prof. Dr. Karasu, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremden etkilenenlerin zararlarının karşılanması için yapılması gerekenleri anlattı.
Doğal afetlerden etkilenen konut ve işyerlerinde oluşabilecek zararların karşılanması için Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) sigortasının devreye alındığını hatırlatan Karasu, bu durumda sigorta şirketinin ödediği tedbirin yeniden üretim üzerinden hesaplandığını belirtti. Binanın satış fiyatı yerine maliyeti.
Son güncellemeyle bu maliyetin metrekare başına 3 bin 16 liraya çıktığını kaydeden Karasu, “Buna göre DASK hasarlı bir bina için mağdurlara en fazla 640 bin TL ödüyor. Burada depremzedeler kapsam dışıdır.Çünkü kişinin zararı aslında o binadadır.Satışın gerçeğe uygun değeridir.Bu nedenle değerlendirme inşaat maliyeti yerine satış değeri üzerinden yapılmalıdır.” dedi.
Deprem bölgelerinde primlerin biraz daha artırılması ve teminat limitlerinin yükseltilmesi gerektiğini ifade eden Karasu, “Çünkü 640 bin TL veya metrekare birim fiyatı 3 bin 16 TL düşük kalıyor. deprem bölgelerinde limitler daha da artırılabilir.” bir teklifte bulundu.
Uyarı vermeyen sigorta şirketleri de sorumludur.
prof. Rauf Karasu, Türkiye’de vatandaşların büyük bölümünün doğalgaz ve elektrik abonelikleri için deprem sigortası yaptırdığını ancak ilerleyen yıllarda poliçelerini yenilemediklerini söyledi.
DASK’ın sigorta poliçeleri sona ermek üzere olanlara kısa süreli ihbarda bulunduğuna, uyarılmadıkları veya bilgilendirilmedikleri takdirde sigorta şirketlerinin kusurlu sayılacağına işaret eden Karasu, “Yargıt, yapmayan sigortalının yenile kusurlu ama hatırlatma yapmadığı için sigorta şirketini kusurlu buluyor.Bu gibi durumlarda şirketlerin tazminattan tamamen kurtulması mümkün değil.” söz konusu.
Sigorta primlerini düşürmek için konut veya iş yerinin metrekaresinin olduğundan küçük gösterildiğini anlatan Karasu, sigorta şirketlerinin gerekli özeni göstermemesi nedeniyle zararın katlandığını belirtti.
DASK’ı olmayanların sigorta şirketlerinin sağladığı imkanlardan yararlanamayacağını belirten Prof. Dr. Karasu, öncelikle konutun sarsma yönetmeliğine aykırı yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğine işaret etti.
Konutun tesliminden itibaren 20 yıl içinde tazminat davası açılabilir.
prof. Karasu, müteahhitlerin sorumlu bulunmaları halinde konuta veya işyerine verilen zararın tamamını karşılamak zorunda olduklarını belirterek, şunları söyledi:
“Ancak Borçlar Kanunumuza göre bina maliklerinin adi kusur davası açabilmeleri için 5 yıllık zamanaşımı süreleri var. Bu sürenin yeterli olmadığını düşünüyorum. En azından hile ve ağır kusur durumlarında, müteahhitler ve binayı yapan kişiler zamanaşımından asla yararlanmamalıdır.Ne kadar zaman geçerse geçsin bu kişiler hakkında tazminat davası açılmalıdır.Böyle biri 21 yaşından sonra deprem olduğunda zamanaşımına itiraz edecektir. Kanun değişikliği nedeniyle ağır ihmal ve dolandırıcılık hallerinde zamanaşımı uygulanmamalı veya 40 yıla çıkarılmalıdır.”
prof. Rauf Karasu, ikinci el evlerde evi satın alan kişiden tazminat davası açılabileceğini belirtti. Karasu, “Çünkü evi satan kişi, evin deprem yönetmeliğine uygun yapıldığını ve sağlam olduğunu taahhüt eder. Böyle bir durumda tazminat ödemek zorunda olan kişi de bu zararı müteahhide rücu edebilir. Dolayısıyla zaman aşımı” çok değerlidir.Bunca zaman sonra ilk gerçek kusurlu olan müteahhit zamanaşımından dolayı sorumluluktan kurtulabilir.Bu nedenle burada zamanaşımı hiç uygulanmamalıdır.” dedi.
Yangın sigortası olanlar daha fazla tazminat alabilir
Doğal afetlerde oluşabilecek tüm maddi zararları karşılamak için zorunlu deprem sigortasına ek olarak isteğe bağlı deprem sigortası da yaptırılabileceğini belirten Karasu, “Türkiye’de isteğe bağlı deprem sigortası çok yaygın olmasa da Yangın sigortasında deprem sigortası maddesi.Bu nedenle yangın sigortası yaptıran vatandaşlarımızın poliçelerini kontrol etmeleri gerekmektedir.Mutlaka deprem maddesi vardır ki DASK’ın ödediği limitin üzerinde aynı zamanda deprem sigortasına göre daha fazla tazminat alabilirler. yangın sigortasında.” bilgileri verdi.
